Boşanma Davasında Kusur
Olcay Hukuk Bürosu
Hukuk Genel Kurulu 2017/2709 E. 2020/987 K. sayılı kararı
Boşanma Davasında Kusur
Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
Değerlendirme
Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; yerel mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin ağır, erkek eşinse az kusurlu olduğu belirtilerek boşanmaya karar verilmiş olup; Özel Daire, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre eşit kusurlu olduklarını belirterek kararı bozmuştur. Boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ihmal ettiği, kadın eşin ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, tarafların sabit olan eylemleri nedeni ile boşanmaya sebep olan olaylarda kusur derecelerinin ne olduğu noktasındadır. Taraflar arasında 07.09.2013 tarihinde gerçekleşen yaralama olayının Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.03.2014 tarihli ve 2013/254 E., 2014/47 K. sayılı yargılamasına konu olduğu, bu yaralama sonucunda kadın eşin durumunu bildirir 31.10.2013 tarihli kati sağlık raporunda geçen “….Çekilen Toraks BT de sağda total pnömotoraks mevcuttu. Mevcut bulgularla hastaya sağ tüp torakostomi ve kapalı sualtı drenajı uygulandı. Hasta bu hâli ile mevcut travmadan dolayı hayati tehlike geçirmiştir,…” ifadelerden kadın eşin hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından bıçaklandığı anlaşılmıştır. Medeni yargılamaya konu somut olayda, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin süregelen hakaret, fiziksel şiddet ve birlik görevlerini ihmal eden kusurlu davranışlar sergilediği, buna karşılık kadın eşin de sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve sonuçta kadın eşin hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından bıçaklanması ile fiilen sonlanan evlilik birliğinde; erkek eşin kişilik hakkının, kadın eşin ise yaşama hakkının ihlal edildiği görülmektedir. Beğendiğiniz ürünü süper uygun fiyatlarla, https://www.fakewatch.is/product-category/richard-mille/rm-67-01/ ücretsiz kargo fırsatıyla satın almanızı öneririz, ayrıca siparişinizi aynı gün mağazamızdan teslim alabilirsiniz.
Boşanma Davasında Kusur
Boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ihmal ettiği, kadın eşin ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, tarafların sabit olan eylemleri nedeni ile boşanmaya sebep olan olaylarda kusur derecelerinin ne olduğu noktasındadır. Taraflar arasında 07.09.2013 tarihinde gerçekleşen yaralama olayının Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.03.2014 tarihli ve 2013/254 E., 2014/47 K. sayılı yargılamasına konu olduğu, bu yaralama sonucunda kadın eşin durumunu bildirir 31.10.2013 tarihli kati sağlık raporunda geçen “….Çekilen Toraks BT de sağda total pnömotoraks mevcuttu. Mevcut bulgularla hastaya sağ tüp torakostomi ve kapalı sualtı drenajı uygulandı. Hasta bu hâli ile mevcut travmadan dolayı hayati tehlike geçirmiştir,…” ifadelerden kadın eşin hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından bıçaklandığı anlaşılmıştır.
Sonuç
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 2. maddesinde “Herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur,…” şeklindeki düzenlemeye paralel Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinde “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir,…” hükmü ile yaşamın kutsallığı ilkesinden hareketle yaşama hakkının bütün hakların temeli olduğu, somut olayda erkek eşin; kişilik haklarının ihlal edilmesi karşısında kadın eşin yaşama hakkını ihlal ettiği gözetilerek tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda en azından eşit kusurlu sayılmaları gerekir.”


